AMERİKAN İMAJI VE GERÇEĞİ


Pew Araştırma Merkezi'nce, 15 ülkede yapılan Küresel Eğilimler Anketi'nin sonuçları ve özellikle bu araştırmanın Türkiye ile ilgili bulguları Washington'ı kaygılandırıyor ve düşündürüyormuş. Neden mi?

Anketin yapıldığı 15 ülke arasında, sadece ABD'ye ve Başkan Bush'a değil, Amerikan halkına da en olumsuz bakan ülkeler arasında Türkiye, ilk sırada yer alıyor. 18 yaş üstü nüfusumuzda, Bush'a destek yüzde 3, ABD'ye destek yüzde 12.

Anketin ortaya koyduğu bu bulguları, Ankara'daki resmi ağızların ve çoğu analistin yaptığı gibi, "Bizdeki Amerikan karşıtlığı değil, Bush yönetiminin politikalarına tepki" diye yorumlamak ise mümkün görünmüyor. Çünkü yalnızca Amerikan başkanına ve devletine değil, Amerikan halkına olumlu bakanlarımızın yüzde 17 ile diğer bütün ülkelerden çok geride olması da üzerinde düşünülmesi gereken bir noktadır. Böyle olması da doğal aslında. Ama söz konusu olumsuz bakışın, nasıl bir düşünsel temele dayandığı önemli. Yalnızca güncel siyasi gelişmelerin yol açtığı bir olumsuzluk ise varolan, ne yapıp edip bu olumsuzluğu gidermenin, Amerikan imajını düzeltmenin yollarını arayacaklardır.


Bazı yorumcuların Amerikan çıkarları doğrultusunda, getirmeye çalıştıkları açıklama ve yorumların ise kamuoyunu etkilemeye yönelik olduğu görülmektedir. Bu tür yorumculara göre, “ABD'nin uluslararası imaj sorununun, Bush yönetiminin politikaları ile üslubundan kaynaklandığına; bunu düzeltmenin Washington'a düştüğüne hiç kuşku yok. Ama ABD'nin, Türkiye'de diğer bütün ülkelerdekinden daha vahim bir imaja sahip olması, AKP hükümetini özellikle düşündürmeli. Zira kadroları, Amerikan düşmanlığıyla flört ettikçe; liderleri, ABD ile işbirliğinin önemini, Türk halkına gerekçeleriyle anlatmadıkça, AKP'nin de Washington'daki imajı bozuluyor. AKP liderlerinin bu durumu önemsediğini biliyoruz. Bilmediğimiz, hükümetin, ortak vizyon belgesini, Türk halkına benimsetmek için ne çaba göstereceği.”(Yasemin Çongar, Milliyet 19.6.2006)

Amerikan imajına değil gerçeğine bakmak ve görmek durumundayız. Elbette günümüzde gerçek ile imajın birbirine karışması ve birbirinin yerini alması da söz konusudur. Küreselleştirmecilerin denetimindeki medya da, gerçeği gizlemeye yönelik imajlar oluşturma etkinliklerini son hızla sürdürmektedir. Ancak hangi imaj gizleyebilir ve unutturabilir: her gün katledilen yüzlerce insanı, işkencelerden geçirilen insanları, işgalci postallarıyla çiğnenen toprakları, kurutulan ağaçları, kan rengi akan ırmakları, uçakların ve helikopterlerin yaraladığı gökleri ve bir savaş alanına dönüştürülen yeryüzünü…

İnsanı ve insani değerleri hiçe sayanlar, kişi, kurum ya da devlet olsun, hangi imajla ayakta kalabilir, hangi imajın gücüyle kendini kabul ettirebilir? Küreselleştirmeciliğin, aslından insanlığın ve dünyanın sömürgeleştirilmesi olduğunu anlamadan, ABDye yönelik karşıtlıklıkların ve olumsuz tutumların bizi bir yere götüremeyeceği açık değil mi?

Sözler:

“Yaşam bana yaşlandıkça, gittikçe daha güzel görünüyor; ama yaşamak gittikçe daha da güç. Amerika’dan hiçbir şey ummayın. Bir son muyuz, yoksa başlangıç mı? Sanırım ki son. İnsanın aşkı tanımadığı bir ülke burası.” (Alfred Stieglitz, Mart 1946, Akt. Albert Camus, Yolculuk Günlükleri, Can yy, 1993.)

Dizeler:
“Acılı günler gördüm
Sığdıramam bir tek günü bir koca yıla
Geceler geçirdim yoz kentlerin bulvarlarında
Nice baharları kışlara gömdüm”
(Hasan Hüseyin Korkmazgil)



Comments

Popular posts from this blog

İoanna Kuçuradi filmi

MİLETOSLU FİLOZOFLAR: THALES, ANAKSİMANDROS VE ANAKSİMENES

Vehbi Hacıkadiroğlu'nun Vefatı