Lucretius: Varlığın Yapısı'ndan Bir bölüm


LUCRETIUS CARUS
VARLIĞIN YAPISI(De Rerum Natura)kitabından bir bölüm


Varlığın İlkeleri, Boşluk - Öğeler



Göstereyim yoktan gelmediğini varlığın:
yokolmaz artık bir kez varolan, göremeyiz
Nesnelerin ilkelerini, budur seni yanıltan.
Anlatayım sana gerçek olduğunu görünmeyenin de.
Birtakım olaylar sayacağım: Önce korkunç
Çarpışlarıyla denizi döven, kocaman gemileri
Deviren, bulutları parçalayan, dağıtan yeller,
Yelçevrintileri geniş ovalarda dolaşan,
Sürükler devrilmiş büyük ağaçları, süpürür
Tepelerini yüksek dağların, alt üst eder
Ormanları sağnaklar, görünmeyen varlıklardır
Gürleyen, uğuldayan, homurdanan korkunç yeller,
Yerler toz duman, çalkanan denizler, boşanan sağnaklar,
Uzaklara savrulan bulutlar, yeller yüzünden.
Önce durgun görünür, sonra birden dağlardan
İnen yağmurlarla beslenen, orman yıkıntılarını
Silen süpüren, bütün ağaçları sürükleyen,
Azgın ırmaklar gibi taşan esen yeller,
Ne köprüler dayanır bu taşkınlara, ne yağmurdan
Kabaran ırmakların gücüne direnecek ayak kalır,
İşte bunlar gibi yıkar korkunç gümbürtülerle
Yeller kocaman yığınları, nasıl yıkarsa
Büyük sağnaklar önüne geleni. Ne çıkarsa
Karşısına yüklenir, devirir sürekli vuruşlarla,
Sarsar taşan bir ırmak gibi sürükler, sallar,
Götürür, yokeder, atar içine çevrintilerin,
Böyledir azgın sağnaklar, savuran kasırgalar.
Görünmeyen, yalnızca sezilen varlıklardır
Tüm esen yeller, yaptıkları işlerle,
Yer kaplayan nesnel özleriyle görünen
Büyük ırmaklarla yarışırlar. İşte böyledir
Görünmeyen, sessiz, değişik türde korkular da,
Görmeyiz burnumuza gelişini sezdiğimiz kokuyu,
Duyularımıza gelen sıcağı, soğuğu da,
Ne de işittiğimiz sesi görebiliriz, oysa
Bunlar, tümden, yer kaplayan nesnel varlıklar,
Bunlar olmasa çalışmazdı başka türlü duyular,
Dokunma, dokunulma gücü olmasa gövdemizin
Bilemezdik bunların bir tekini bile.
Sereriz giysileri dalgaların kırıldığı kıyılara
Islanırlar, kururlar sonra güneşte, oysa
Ne ıslaklığın yapısını görürüz, ne de
Sıcaklığın etkileyen özünü, besbelli
Çok ufacık öğelere bölünmüş, ayrılmış hepsi,
Bir yolu yoktur onları görmenin gözle.
Yıllar geçer aradan, aşınır parmakta yüzük,
Oyar bir oluktan damlayan su taşı geçen
Sürenin akışında, incelir toprağa sürünen
Kaskatı sapan demiri görünmeden evleklerde,
Böyle yıpranır kaldırımlar da yıllar boyu
Gelip geçenlerin ayakları altında...
Aşınmış, kapı tokmakları biz görmeden, gizlice,
Sık sık tapınaklara gelenlerin sağ elleriyle
Dokunmadan, yıpranmış gördüğümüz nesneler, kırılıp
Dökülmüş böyle sürtünmekle, dokunmakla, dağılmış.
Gizler bizden bu olayları doğa, göstermez,
Sonradan, ana varlık ayırır bu nesneleri bölümlere,
Birleştirir uyarınca, yaratır yeniden, düzenler,
Yetmez gözümüzün gücü bunları görmeye.
Ne yaşam gücü tükenir, eksilir bu nesnelerin
Ne yaşlanma, kocalma söz konusudur onlarda,
Ne tuz tükenir, ne kayalar biter denizlerde,
Anlaşılmaz bu oluşumlar kısa sürede, doğada
Birleşemez nesneler, boşluklar var arada, evrende,
Uygundur bunların bilinmesi, yanılmayı düşünme
Sürekli bir araştırmada, varlık bütünü yolunda,
Kuşku duymayasın açıklamamızdan, görüşümüzden.
Boşluklar vardır nesnelerin içinde, el değmemiş,
Gözler görmemiş bilesin, yoksa bir kımıldama bile
Olamazdı bu nesnel varlıklarda, bu yüzdendir
Tüm nesnelerin devinmesi, birtakım işler görmesi,
Birbirinin yanında, devinmeden kalırdı hepsi
Boşluk olmasa, engellerdi birbirini nesneler,
Bir neden kalmazdı devinmeye, yer değiştirmeye,
Görürüz denizleri, karaları, göklerin yükselişini,
Daha birçok nesnenin türlü durumlarda, biçimlerde
Devindiğini görürüz açıkça, boşluk olmasa
Devinme de olmazdı nesnelerde, kendiliğinden,
Kuşaklar bile varolmazdı, kalırdı kaskatı
Olduğu yerde nesneler, kımıldamadan.
Düşünülse bile dolu nesnelerin varlığı
Kolay olmaz bunları varlıklarda görmek, anlamak
Kayalardan, oyuklardan, yarıklardan sızan suların
Besin verir ıslaklığı dökülen bol damlalarla
Diri varlıklara kendiliğinden, gelişir böylece
Ormanlar günden güne bolluk yağar ortalığa,
Kaynaklardan çıkan besleyici özler dağılır
Bütün dallara yayılır kökler aracılığıyla.
Sesler çıkar dalgalardan, kapı sürgülerinden
Evlerin, gıcırtılar gelir, katılık verir
Kemiklere soğuk, olmasaydı boşluk olmazdı
Bunlar da, görülmezdi karşılıklı dönüşme nesnelerde,
Bir olay doğmazdı boşluğun olmayışı yüzünden.
Nedendir gördüğümüz eşit büyüklükte nesnelerin
Birbirinden ağır geldiğini? Yoksa eşit olurdu
Bir yün yumağıyla kurşunun ağırlığı eş boyutlarda,
Basınç eşit olsaydı bütün nesnelerde. Ne denli
Düşse de somut nesneler, yine boşluklar vardır
İçlerinde, bundandır yeğnikliği büyük olanın,
Daha büyüktür içerdiği boşluklar, budur neden.
Daha ağırdır içinde daha küçük boşluk olan
Nesneler, budur anlatmak istediğim kolayca,
Bundandır nesnelerde boşluklar dememiz de,
Gerçekten ayırmasın seni diye, bu konuda
Çürütmem gerekir başkalarının düşüncelerini.
Onlar, pullu balıkların su dolar arkadan boşluklarına
İtilir ileri, yer değiştirip diyorlar, buymuş devinme,
Sularla çarpışarak, yüzmenin nedeni suda,
Böyle değiştirmiş yerleri, dolu olmalarına karşın,
Aralarında, yanlış olsa gerektir bu açıklama,
Nasıl ilerlerdi yüzücüler, nasıl değiştirirlerdi
Yerlerini bir kez, boşluk olmasa suların özünde?
Geriye çekildikçe sular, boşluk nedeniyle,
İlerler öne doğru balıklar, ya kendiliğinden
Devinir nesneler, ya da içlerinde boşluk var
Benimsemek gerek bu görüşü, başka türlü değil
Devinmenin açıklanışı, başlaması bile.
Önce çarpışır, sonra ayrılır iki nesne
Birbirinden, soluk dolar gereğince aralarına,
Açılan boşluğa, çok hızlı devindiğinden dolayı
Akar gibidir yel, doldurur ortalığı baştan başa
Birden, işte bu yüzdendir hızla doldurması
Havanın boşalan bir yeri, açılan boşluğu da.
Söylemek yanlıştır bu konuda, nesnelerin
Birbirinden ayrılması, bütün öteki olaylar
Yoğunlaşması, katılaşması yüzündendir havanın,
Oysa yanlıştır bu düşünce, gerçekte böyle değil
Boşluğun oluşu, yine o soluktur boşalan yeri
Dolduran, oysa yanlıştır havanın böyle
Katılaştığını öne sürmek, bir boşluğun
Bulunmadığını söylemek. Nesnelerin birleşmesi,
Çekilmesi, açılıp kavuşması düşünülse bile
Devinmede kaçınılmazdır nesnelerin içlerinde
Bir boşluğun bulunması, devinmeyi sağlaması.
Göstermem gerek sana bu konuda birçok kanıt,
Bunlarla kazanırım güvenini senin,
Yeter anlayabilmen için gerçeği,
Şu birkaç çizgi bile sana bolca:
Dağbaşında birini kovalayan köpekler,
Bulurlar koklayarak yapraklar arasında
Burunlarıyla en kesin izleri şaşmadan, sen de
Görürsün ötekilerden ayrı bütün nesnelerin
İçinde saklı, görünmeyen işleri, burada,
Kavrarsın onların özünü, bulursun gerçeği.
Yavaşlarsa çalışman, bıkarsın konudan, o gün
Bunu sererim gözlerinin önüne yeniden Memmius:
Yudum yudum içmek için yaklaşıyorum kaynaklara,
Bu bilgilerden zenginleşecek benim dilim,
Korkuyorum yaşlılığım yüzünden bozulacak
Diye bu derli toplu düzen. Çözülmesin sürgüsü
Yaşadığımız kapının, duyacaksın tüm şiirlerimde
Gösterilen kanıtların çokluğunu bu konuda,
Dönelim bir daha eski sözümüze, burada:
İki kaynağı vardır tüm varlığın, nesnelerin,
Biri boşluk, öteki kurucu öğe, ilke denen,
Bunların içinde gelişir, devinir varlık, yeter
Sağduyu anlamak için nesnelerin oluş ilkelerini,
Hepsinin kurucu, bütünleyen özlerini.
Bilinmeyen olayların kavranmasında, bulamayız
Daha sağlam bir ilke anlığımız için.
Olmasaydı boşluk denen uzay, bir yer bulamazdı
Nesneler, olanak kalmazdı gidip gelmeye,
Sevinmeye, biraz önce açıkladığımız gibi
Sana bu konuda, Üçüncü bir ilkenin
Söylenemez bulunduğu varlık için,
Yalnız boşluk, bir de somut nesneler var,
Başka bir varlık olsaydı, gerekirdi onun da
Ya daha büyük, ya daha küçük olması, görülür
Yumuşak ya da katı bir dokunma sonunda
Yer kaplayan nesnelerin tüm düzeninde
Bir gelişmenin sürüp gittiği boyuna,
Dokunma olmadan nesnenin bir bölümünde
Ne bir değişme gerçekleşir, ne dönüşme,
Bu yüzden, bu doldurulmamış yere gerekir
Boşluk adını vermemiz düşünce dizgemizde.
Hangi nedenle olursa olsun varlığın başka
Varlıklara karşı ya etkileyen, ya da
Etkilenen bir özelliği vardır, kesin, olamaz
Somut varlık olmadan etkileme, etkilenme.
Olmadan boşluk, bağımsız devinme olmaz uzay,
Bundandır boşlukla öğeler dışında bir ilkenin
Bulunmadığı nesnel varlık düzeninde. Güvenilmez
Salt düşünmekle duyulara gelmeyen varlığa.
Tüm nesneler bu iki bağdaşık ilkeden çıkar,
Yoktur bunların dışında bir olay, bir kural,
Göremeyiz yok edici, ayırıcı başka bir ilke,
Bu yüzdendir taşın ağırlığı, suda akıcılık.
Somut nesnelerde saklıdır dokunma gücü,
Boşluk dediğimiz ilkede değil. Tutsaklık,
Bağımsızlık, yoksulluk, varsıllık, varolan,
yokolan, bir de bütün değişmeler olamaz
Nesnelerin kurucu öğeleri olmadan, böyledir
Alıştığımız, doğru dediğimiz tüm olaylar.
Zaman kendince bir varlık değildir gerçekte.
Nesnelerden gelir duyumlarımız, unutmalarımız,
Gelir, çarpar duyularımız ne varsa, sonradan
Kavranamaz duyularla zaman, nesnelerin oluşumu,
Davranış türleri anlaşılmadan, olamaz süre,
Savaşı gerekli kılmış Troyalılar için bakılırsa
Söylentilere kaçırılan Melena'nın kurtarılması,
Gerçekten bunlar olmasaydı, bilinemezdi
İnsan soyunca bu olay bize göre, getirilemez
Geçen günler bir daha geri, bir kez olmuş
Bitmiş olaylar, ne olayların geçtiği söylenen
Yerler, ne geçen günler döner bir daha geri.
İlk yer kaplayıcı öz bulunmazsa nesnelerde
Ne yer olur, ne bütün olayların geçtiği uzay,
Ne güzel Helena'nın sevgi ateşi, günün birinde
Tutuştururdu Frigyalı Aleksander'in gönlünü,
Ne dillerde söylenen, yürekler doğrayan
Savaşlar olurdu, ne kaleler yakılır, yıkılır,
Ne tahta atla Grekler girerdi gece Troya'ya,
Anlarsın bütün bunlardan, geçen olaylardan
Kendiliğinden doğmadığını öğelerin oluşumu gibi.
Boşluğun bile sözü edilmez bu konuda, birçok
Olayın ortaya çıkışında etkindir kurucu öğeler,
Onları kapsayan uzay. Nesnelerin kurucu özleri
Somuttur, bunlar birleşir kendi aralarında
Bağdaşır nesnel ilkeler denen kurucu öğeler.
Çok dayanıklıdır, sıkıdır bu kurucu öğeler,
İlközler dediğimiz, giremez içlerine başka
Bir nesne dıştan, bölünmezler, bağlı birbirine,
Güçtür inanmak buna gerçekten, hangi nesnelerde
Özüne girilmez öğelerin bulunduğuna, güçtür.
Yıldırım düşer, girer evlerin çatılarına, gökten,
Bir gürültü kopar, bir ses, akkor oluşu gibi
Demirin ocakta, kızgın buğularla dolar uzay,
Dağılır kayalar, yıldırım sıcaklığından, erir
Altın, akar madenlerin özü buzlar gibi.
İşler sıcaklık gümüşe, yüreğe değin soğuk.
Duyarız sıcağı, soğuğu sağ elle tutunca yukardan
İçine su dökülen kabı, çok görülmüş evrende
Özüne girilemeyen nesnelerin varlığı, bundandır
Nesnelerin özüyle uğraşmam, dinle birkaç dizeyle
Neler anlatacağım sana; sonsuzca kalan vardır,
Gerçek bu, somut varlıklar, dayanıklı, bunlardır
Kurucu özler, onlardır evrende tüm oluşların
Nedeni. Öğeler, içinde nesnelerin devindiği boş uzay
Varlığın iki kurucu öğesidir, gerçekten.
Bilindiği gibi büsbütün değişiktir evren,
Bozulmadan, dağılmadan tüm kurucu öğelerin
Kendiliğinden saklandığı, kaldığı bir yerdir.
Uzayın yayıldığı boşluk denen alanda
Bulunmaz bir nesne, nesnelerin olduğu
Yerde de bir boşluk olmaz, düşünülemez bu.
Bundandır kurucu öğelerde boşluğun olmadığı.
Bütün varlıklarda gerekli boşluk, sıkı kurucu
Öğeleri de kuşatır boşluk, ancak görülemez
Gizli, çevreyi kaplayan, sıkı, somut öğeler
Düşünülse de, saptanamaz bu. Ancak kurucu ilkedir
Nesnelerle boşluğu bağdaştıran, uyum sağlayan güç.
En sıkı, en katı öğelerden kuruludur
Varlığı oluşturan nesnel ilke, yalnız
Odur ölümsüz, dağılır, ayrışır öteki nesneler.
Olmasaydı uzayı oluşturan engin boşluk
Düzen kurulmazdı tüm nesnelerde, yer kaplayan
Tüm evreni dolduran değişik varlıklarda, ıssız.
Böyledir nesneyle boşluk, ayrı, türlü düzende,
Yoksa ne doluluk, ne boşluk kendiliğinden,
Birçok özgün yapılı nesneler vardır şimdi
Boş uzayı dolusundan ayıran, düzeni sağlayan,
Bunlar dağılmaz dıştan gelen vuruşlarla, yalnız
İçten gelen başka bir itkidir bu sağlam
Öğeleri dağıtan, sarsan, parçalara ayıran,
Yukarda kısaca gösterdiğim gibi, apaçık.
Ne bükülme görülür boşluğun olmadığı yerde,
Ne kırılma, ikiye ayrılma, ne bölünme.
Ne derinden derine işleyen soğuklar olur,
Ne de bulduğunu yakan, yüreğe inen ateş, sıcaklık,
Boşluktan kopan nesne ne denli işlerse öze,
Derine, o denli kolay olur güçlerin basıncı.
Böyle öğrettiğim gibidir sana tüm ilkeler,
Sımsıkı, boşluksuz, bu nitelikler onları sonsuz
Kılan, olmasaydı evrende sonsuz bir ilke,
Çoktan yokolurdu tüm nesneler, yiterdi,
Sonra yeniden doğardı gördüğümüz ne varsa.
Gösterdiğim gibi önceden, yokluktan yokluk çıkar.
yokolmaz varolan bir nesne bir daha, bundandır
Tüm kurucu ilkelerin ölümsüz, sonsuz oluşu.
Ayrılır birbirinden günü gelince öğeler,
Yenilemek, yeniden kurmak için anavarlığı.
Sıkıdır, sağlamdır kurucu öğeler, bundandır
Hepsinin sonsuzca kalışı, olmazdı başka türlü,
Yaratılmazdı, sonsuzluk içinde, yeni nesneler.



Latinceden çeviren: İsmet Zeki Eyüboğlu

Comments

Popular posts from this blog

İoanna Kuçuradi filmi

MİLETOSLU FİLOZOFLAR: THALES, ANAKSİMANDROS VE ANAKSİMENES

Vehbi Hacıkadiroğlu'nun Vefatı