Benjamin Üzerine bir kitap
Benjaminia bir duruştur
ELİF TÜRKÖLMEZ
Deha zahmettir’ der Benjamin. Yazmanın yükünü hissettiği bir anda belki de. Ama flaneur olup kent sokaklarını arşınlamak da değildir metinden kaçmanın yolu. Nedir peki metinden kaçmanın yolu? Metinden kaçış yok mudur?
“Marksizmin aslında ne olduğunu ben en çok ondan öğrendim” yazıyor kitabın bir yerinde. Biz de Marksizm’in aslında ‘ne olmadığını’ en çok hocamdan öğrendik. Marksist olmak futbol aşkını öldürmemeliydi mesela en basitinden. Geleneği dışlamamalı, ‘ileri’, ‘geri’ gibi otomobil vitesi çağrışımı yapan saçma sapan sıfatları lügata sokmamalıydı. Genellememeli, tekil olana saygıda kusur etmemeliydi. Aydınlanmanın da sabıkaları vardı, aydınlatacağım diye yaydığı ışık gözü kör edebilirdi pekâlâ. Sonra, aydınlanmanın ışığına ‘nur’ desek, Das Kapital bizi çarpmazdı. Gelenek değerliydi. Öyle travma yaratacak kadar sert darbelere gelemez, yarası yıllarca ince ince sızlar, tam olarak nerenin acıdığı da bilinmediği için hiçbir doktor bu yaraya çare olamazdı. Zaten aslında kimseler de ‘neren acıyor?’ diye sormazdı. Yok saymak, toplumsal alzheimer’a yakalanmış gibi alıklaşmak üzerimize tam gelen elbise gibi bize pek yakıştırılırdı.
Aslında bizim gibi, tarihin hiçbir anında modern olamamış bir toplumun bu işi sadece hocama bırakmadan Benjamin’i kucakla-ması, üzerinde çalıştığı metne kapandığı o ünlü fotoğrafını evinin duvarlarına asması gerekir. Bizim gibi bir toplumu da bir melankolik olarak en iyi o anlar çünkü.
“Deha zahmettir” der Benjamin. Yazmanın yükünü hissettiği bir anda belki de. Ama flaneur olup kent sokaklarını arşınlamak da değildir metinden kaçmanın yolu. Nedir peki metinden kaçmanın yolu? Metinden kaçış yok mudur? Derrida’nın dediği gibi metnin dışında hiçbir şey yok mudur? Bu soruları soran takıntılı adamlar ve kadınlar nerede bulacaklardır huzuru, onlara huzur yok mudur? Hocam’ın bir gün derste, bir Mete Özgencil sözü olan Tarkan şarkısından yaptığı alıntı gibi moderne nanik yapıp “akıl verme, huzur ver” demek gerek herhalde. Akıl vermek kolay, huzur veren yok mu? demek. Sorunun cevabını da için için bilmek. Hem popüler kültür fena bir şey değildir hem de insan azıcık hafifler. Hocam da hem en ağır metinlere gömülebilen hem de o metinden başını kaldırdığında, hayatın ne kadar da hafif bir yer olduğunu hissettirebilen biridir çünkü.
Kitapta, Benjamin’in saygı duruşunda durduğu bir alan olan ‘alıntılar’dan çokça yararlanılmış ama bu, okumayı zevkli kılıyor ve aynı anda çok şey öğretiyor, hiç de bunu iddia etmeden. Benjamin’i anlamaya, hissetmeye çalışan bir metin var karşımızda, üstelik huzur da veriyor.
BENJAMINIA, Dil, Tarih ve Coğrafya, Besim Dellaloğlu, Versus Kitap, 2008, 262 sayfa, 17 YTL.
Comments