Çukurova Felsefe Grubu Öğretmenliğine kontenjan verilmedi
YÖK, ÜNİVERSİTELERİN KURUCU
BÖLÜMLERİ ARASINDA YER ALAN EĞİTİM FAKÜLTESİ ORTAÖĞRETİM ÖĞRETMENLİKLERİNİ
KAPATMAK İSTEDİ
Eğitim Fakültelerine bağlı Tarih
Öğretmenliği, Türk Dili ve Edebiyatı, Coğrafya, Fizik-Kimya-Biyoloji, Matematik
Öğretmenliği gibi Ortaöğretim Programları Yükseköğretmen zamanından, yani
Osmanlı döneminden (1848-Darülmuallim, daha sonra Darülmuallimin-i İdadi ve
Darülmuallimin-i Ali veya Yükseköğretmen) bu yana eğitim-öğretimlerini sürdüren
kaliteli programlardır. Pek çok mezunu üniversitelerimizdeki profesörleri ve
ordinaryüsleri oluşturmuştur.
Fransa`daki karşılığı "yükseköğretmen
okulu" (École Normale Supérieure) ülkenin en saygın bilim kişileri,
filozofları, edebiyatçıları, başbakanlarını yetiştirmektedir. Cahit Arf da bu
okulda okumuştur.
YÖK; mevcut birikim ve deneyimlerden ders
çıkarmadığı gibi öğretmen yetiştirme ile ilgili bir modeli de bulunmamakta,
Eğitim Fakülteleri programları ve "Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika
Programları" ile ilgili kararlarında bilimsel ve pedagojik ilkeleri
dikkate almamakta, çok sık karar değiştirmekte, öyle ki aynı yıl içinde bile
birbiriyle örtüşmeyen kararlar alabilmektedir.
Belli bir deneyimle geliştirilmiş olan
öğretmen yetiştirme modellerini yok sayması kadar üniversite kültürü ve
tarihini de dikkate almaması açısından da vahim kararlardan biri
"Yükseköğretim Genel Kurulu"nun "18/04/2013 günlü, 2013.04.540
sayılı kararı ile Eğitim Fakültelerindeki Ortaöğretim Alan Öğretmenliği
Programlarına 2013-2014 eğitim-öğretim yılından itibaren öğrenci alımının
durdurulması" kararı olmuştur. Karar alınması sürecinde Eğitim
Fakültelerinin bu karardan haberi olmadığı gibi, haberdar olduklarında YÖK ve
Cumhurbaşkanlığı nezdindeki itirazları da dikkate alınmamıştır.
EĞİTİM SEN`İN AÇTIĞI DAVA İLE
LİSE ÖĞRETMENLİKLERİ KURTARILDI
Bunun üzerine Eğitim Sen`in, Çukurova
Üniversitesine bağlı Felsefe Grubu Öğretmenliği öğretim üyesi adına açtığı
iptal davasında yürütmenin durdurulma istemi T.C. Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulu tarafından 23.01.2014 tarihli YD İtiraz No: 2013/854 sayılı
kararıyla kabul edilmiş; Danıştay "Yükseköğretim Genel Kurulunun
18/04/2013 günlü, 2013.04.540 sayılı kararının, Eğitim Fakültelerindeki
Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Programlarına 2013-2014 eğitim-öğretim yılından
itibaren öğrenci alımının durdurulmasına ilişkin kısmının yürütmesinin
durdurulması" kararını vermiştir.
Böylece Eğitim Sen`in açtığı davada
Danıştay`ın kararı ile 1848 yılından bugüne gelen üniversite tarihi ve
öğretmenlik sistemi kurtarılmıştır. Danıştay YÖK`e karşı bilimi, pedagojiyi,
eğitimi dikkate alan bir karar almıştır.
YÖK MAHKEME KARARINI KISMEN
UYGULUYOR, DAVAYI AÇAN BÖLÜME YÖNELİK İSE ENGELLEME YAPIYOR, TÜRKİYE BİRİNCİSİ
Ç.Ü. FELSEFE GRUBU ÖĞRETMENLİĞİNE KONTENJAN VERMİYOR
Danıştay`ın iptal kararı YÖK`e doğrudan
gittiği gibi ayrıca 15.05.2014 tarihinde bir dilekçeyle de (21 Mayıs 2014
tarihinde ulaşmış) tekrar konu YÖK`e hatırlatılmış, mahkeme kararına uyulması
ve Çukurova Felsefe Grubu Öğretmenliğine ve ortaöğretim öğretmenlikleri
programlarına kontenjan verilmesi talep edilmiştir.
Bununla birlikte YÖK, 23 Haziran 2014
tarihli ÖSYM sitesindeki Kontenjan Kılavuzundan anlaşıldığı üzere Ortaöğretim
Öğretmenliklerine kontenjan vermek zorunda kalırken kendi türünde Türkiye`de
kurucu bölüm olan ve en başarılı durumdaki Çukurova Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Felsefe Grubu Öğretmenliğine kontenjan ilan etmemiş, mahkeme
kararını da yok sayarak cezalandırma yoluna gitmiştir (Bkz. 23 Haziran`da ÖSYM
sitesinde duyurulan Kontenjan Kılavuzu, TABLO-4 Merkezi Yerleştirme İle Öğrenci
Alan Yükseköğretim Lisans Programları
http://www.osym.gov.tr/belge/1-21828/2014-osys-yuksekogretim-programlari-ve-kontenjanlari-ki-.html).
Yürütmeyi durdurma kararının yanı sıra YÖK,
67 program arasında 2013 KPSS sınavında birinci olan, kendi türünde kurucu
konumdaki 29 yıllık Ç.Ü. Felsefe Grubunu, haklarını aradılar diye kontenjan
vermeyerek hukuk dışı yollarla hiyerarşik-idari gücüne dayanarak
cezalandırmaktadır.
Dahası bu durum, YÖK`ün kontenjan verirken belli bir ölçüte dayanmadığını;
YÖK`ün bilimsel pedagojik ilkelere uymadığı gibi eşitlik-adalet ilkelerine de
uymadığını, MAHKEME KARARLARINI bile YOK SAYDIĞINI, belirli bölüm ve
programlara karşı ne kadar dışlayıcı veya baskılayıcı kararlar alabildiğini
göstermektedir.
YÖK, SADECE KONTENJAN DEĞİL, KADRO DA VERMİYOR
YÖK; mahkeme kararlarını da yok sayarak bilim dışı bir tutumla kontenjan
vermeyerek cezalandırması dışında, ilgili bölüme 2005 yılından bu yana Öğretim
Üyesi kadrosu da vermemektedir ve bu yüzden yurtdışında burslu doktora yapan
araştırma görevlileri dahi başka bölümlere geçmek zorunda kalmaktadır. Son iki
yıldır YÖK`e gönderilen yardımcı doçent ve profesör talepleri de geri
çevrilmiştir.
YÖK, ÖĞRETMENLERE YÖNELİK YÜKSEK LİSANS PROGRAMINI DA ENGELLİYOR
Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenleri lisansüstü eğitime zorlamakta, bunun
için ayrıca puan vermekte, üniversitelerden de bu yönde programlar açmasını
istemektedir.
Diğer program başvurularının hemen hepsi kabul edilirken Ç.Ü.Felsefe
Grubunun başvurusuna 1,5 yılı aşkındır yanıt verilmemektedir.
YÖK, ÜNİVERSİTENİN TALEPLERİNİ DE, BİLİMSEL VE PEDAGOJİK İLKELERİ DE
DİKKATE ALMIYOR: "ÖYLE UYGUN GÖRDÜK"
Tüm kamu kuruluşlarının olduğu gibi bilimi temsil iddiasındaki YÖK`ün daha
bir titizlikle bilimsel ve pedagojik önceliliklere dikkat etmesi gerekirken
"Öyle uygun gördük" tutumu öne çıkmaktadır.
YÖK`ÜN ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE SAYGISI OLMADIĞI GİBİ ÖĞRETMEN YETİŞTİRME
MODELİ DE YOK: ÖĞETMENLİK AÇIKÖĞRETİME TESLİM
YÖK; öğretmen yetiştirmeye, özellikle de ortaöğretime yönelik sağlıklı ve
tutarlı bir modele sahip olmadığı gibi ne üniversite tarihi ve mirasını, ne
fakültelerin birikimini, ne de bilimsel ve pedagojik ilkeleri dikkate
almaktadır. YÖK, (20.02.2014 tarihinde "Pedagojik Formasyon Eğitimi
Sertifika Programları" derslerin "uzaktan eğitim" veya
"Açıköğretim" yoluyla da verilebileceği yönünde karar almıştır.
Sertifika konusu sonuçta liselere öğretmen yetiştirme konusudur, önemlidir. Tüm
gençleri ve toplumu doğrudan ilgilendirmektedir. Avrupa‘dan ABD‘ye,
Avustralya‘danYeni Zelanda‘ya kadar ORTAÖĞRETİM ÖĞRETMENLİĞİ ilköğretime göre 1
yıl daha uzundur; Eğitim Fakültelerinde veya LİSANSÜSTÜNE denk programlarda
yürütülmektedir. YÖK‘ün 20.02.2014 tarihli kararı ise ORTAÖĞRETİM (Lise)
ÖĞRETMENLİĞİNİ sertifika ciddiyetinin bile gerisine, AÇIKÖĞRETİME
indirgeyen kararına, sonuçta dekanlarını kendi atadıkları EFDK-Eğitim Fakültesi
Dekanlar Komitesi bile tepki göstermek zorunda kalmıştır (Nisan 2014).
Danıştay`ın da daha önce bu konuda, öğretmenlik yetiştirme görevinin Eğitim
Fakültelerinde olduğu ve sertifika programlarının eşitlik ve adalet ilkelerine
uygun yürütülmesi yönünde kararı (Danıştay 8.Dairesi 20.10.2010 gün ve E:
2010/2741 sayılı yürütmeyi durdurma kararı) bulunmaktadır.
Fen-Edebiyat ve diğer fakültelerden de nitelikli programlarla öğretmenliğe
geçiş sağlanabilmelidir; ancak bu yapılırken öğretmenlik mesleğine, bilimsel ve
pedagojik ilkelere uygun şekilde hareket edilmelidir.
YÖK, EĞRİYİ (SERTİFİKA PROGRAMLARINI) DÜZELTMİYOR, AKSİNE DOĞRUYU
(ORTAÖĞRETİM PROGRAMLARINI) BOZUYOR: ÖĞRENİM SÜRESİ 5 YILDAN 4 YILA DÜŞÜRÜLDÜ
YÖK, geçmiş deneyimlerden, bilim ve pedagojik ölçütlerden ders çıkarmadığı
gibi hatalı karar örneklerine birini daha eklemiş, 2014 Kontenjan Kılavuzunda
görüldüğü üzere ortaöğretim öğretmenliklerinin ÖĞRENİM SÜRESİNİ 5 YILDAN 4 YILA
düşürmüştür.
Bu durum bir sabah kalkıp Tıp Fakültelerinin 6 yıldan, Eczacılık
Fakülteleri veya Diş Hekimliği Fakültelerinin 5 yıldan 4 yıla düşürülmesi gibi
bir durumdur.
Bu kararın yanlışlığı veya doğruluğundan öte, daha esaslı sorun, ne ilgili
bölümlerden ne de sendikalardan bir görüş alınmadığı gibi bilimsel bir
araştırma veya fizibiliteye gerek duyulmaksızın idari bir karar olarak
alınması, bölümlerin bu durumdan 2014 Kontenjan Kılavuzu yayınlanınca haberdar
olmasıdır. Bu durum bile büyük bir pervasızlık ve ciddiyetsizlik örneğidir.
YÖK`ün bu süre kısaltmasının temel sebebi; 2010 yılındaki Danıştay
Kararında söz edilen 5 yıllık programlara karşılık diğer 4 yıllık fakültelere 4
yıla denk düşen bir süreçte sertifika verilemeyeceği, bunun öğretmenlik
mesleğine saygısızlık olduğu ve Anayasanın eşitlik prensibine uymayacağı
kararını (Danıştay 8.Dairesi 20.10.2010 gün ve E: 2010/2741 sayılı yürütmeyi
durdurma kararı) aşabilmek için 5 yıllık programları da 4 yıla indirme taktiği
sayılabilir ki, YÖK, 20.02.2014 ve 9 nolu karar ekinde sertifika programını
Fen-Edebiyat ve diğer fakülte öğrencilerinin normal lisans eğitimleri süresi
içinde alabileceği yönünde karar almış bulunmaktadır: "Lisans
programlarının birinci sınıfını (ikinci yarı yılını) tamamlamış öğrenciler,
program açılan ilgili üniversitelerin eğitim/eğitim bilimleri fakültesindeki
pedagojik formasyon eğitimi sertifika programına başvurabilirler.".
YÖK, BİLİM DIŞI TUTUM İÇİNDE OLDUĞU KADAR EŞİTLİK VE ADALETE DE RİAYET
ETMEMEKTE, MAHKEME KARARLARINI YOK SAYARAK SUÇ DA İŞLEMEKTEDİR
YÖK`ün Ortaöğretim Öğretmenlikleri ve "Pedagojik Formasyon Eğitimi
Sertifika Programları" ile ilgili aldığı kararları belli bir öğretmen
yetiştirme modeline dayanmamakta, mevcut birikimleri de ortadan kaldırılmakta,
kamu yararı esas tutulmamakta, Anayasal hükümler dikkate alınmamakta, Eğitim
Fakülteleri ve üniversitelerin görüşleri dikkate alınmamakta; yetki ve
sorumluluk, hukuk ve kamu yararı yok sayılarak keyfi bir şekilde
kullanılmaktadır.
YÖK hem bilimsel ölçütleri, eşitlik ve adalet ilkelerini dikkate almamakta,
daha mühimi mahkeme kararını bile davayı açan yönünden uygulamayarak suç
işlemektedir.
KONTENJAN SORUNU ACİLEN ÇÖZÜLMELİDİR: MAHKEME KARARINI YOK SAYMA TÜM
KONTENJANLARIN İPTALİNE YOL AÇABİLİR
YÖK`ün mevcut tutumu kontenjanların bilimsel ölçütler, ihtiyaç, eşitlik ve
adalet ilkeleriyle dağıtılmadığına işaret etmekte olup yeniden dava konusu
yapılmasına ve iptal edilmesine, milyonlarca gencimizin mağdur olmasına yol
açabilir.
YÖK`ü bilimsel ve pedagojik ölçütlere uymaya, eşitlik ve adalet ilkelerine
uygun kararlar almaya, mahkeme kararlarını uygulamaya, hatalı kararlarını
düzeltmeye davet ediyoruz.
YÖK`ÜN KONTENJAN ÖLÇÜTÜ NEDİR? LİSELERE ÖĞRETMEN YETİŞTİRME MODELİ VAR
MIDIR?
Çocuklarımızın eğitim-öğretimine sahip çıkmak ve duyarlılık göstermek
vicdani-ahlaki bir sorumluluktur.
YÖK`ü bilime ve üniversitelere saygı göstermeye; çocuklarımız için,
yurttaşlarımız ve tüm insanlık adına hatalı kararlarını düzeltmeye çağırıyoruz.
Tüm bölümlere de ihtiyaçlara ve bilimsel ölçütlere göre eşitlik-adalet içinde
yaklaşılmalıdır.
YÖK`ten varsa, kontenjan belirleme ölçütlerini açıklamasını talep ediyoruz.
YÖK`ten liselere yönelik öğretmen yetiştirme modellerinin ne olduğunu
açıklamalarını talep ediyoruz.
İnsan, toplum ve doğa yararına eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir
üniversite ve herkese bilimsel nitelikli eğitim hakkı talebiyle kamuoyuna
saygıyla sunulur.
http://www.egitimsen.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=21679&sube=0#.U7UzKfl_snU
Comments