PROF. DR. SERVER TANİLLİ Akşamüstü kafeteryada dersimin sınav saatini beklerken telefonum çaldı; büyük yeğenim hem başsağlığı dilemek hem de üzüntüsünü paylaşmak için arıyordu. Duymamıştım, sabahtan beri okuldaydım.. Öylece kalakaldım.. Çok üzülmüştüm. Şaşkınlık da vardı, beklemiyordum. Sınav süresince sınıflar arasında dolaşırken öğrenciler üzerinde olumsuz etki oluşturmaması için üzgün olduğumu belli etmedim. Sınav sonrası bindiğim tenha otobüste camdan dışarı akşamın karanlığında parıldayan ışıklara bakarak yol alırken, saatlerdir göz pınarlarımda dondurduğum gözyaşlarım sessizce yanaklarımdan süzüldü. Eş zamanlı olarak zihnime şu sözcükler döküldü: Çok sevdiğim bir büyüğüm, çok saygı duyduğum bir bilim insanı, çok değer verdiğim bir dost, çok önemsediğim bir “insan”ı yitirdim… Işıklar içinde olsun… Herhalde öyledir… Akşamın geceye devrildiği saatlerde eve girdikten sonra, kitaplarına baktım raflarda.. O’na yazdığım mektubu (birkaç tane vardı ama belki bir tanesini saklamıştım), O’n...